KAYBOLAN MİLLİ DEĞERLERİMİZ!
Modern dünya adı altında oynanan modernizm tiyatrosunun mimarı batı dünyası, yavaş yavaş bu toprakların da kanına girerek kültürümüzü, geleneklerimizi, inancımızı ve en önemlisi de bu topraklarda yetişen bizi biz yapan değerlerimizi ve erdemlerimizi zehirledi. Biz de maalesef zehirlendik. Zehirlendiğimizi, bozulduğumuzu kabullenemedik. Bozuldukça medernleştiğimizi ve batılılaştığımızı düşündük hatta düşünmek zorunda bırakıldık.
Geçmişin mirası bizi farklılaştırabilecek bir fırsattır. Bu fotoğraf; spor ahlakı, sporcu edebi, terbiyesi, Türk-İslam kültürünün bir simgesi niteliğinde olup; DÜNYA'DA UYGULANAN ve BATI EMPERYALİZMİ TARAFINDAN BİZE PAZARLANAN FAİR PLAY uygulamasının çıkış noktası ATA SPORUMUZ YAĞLI GÜREŞTİR. 700 yıllık bu geleneğin son temsilcisi de ORDU'LUDUR.
Bu kadim kültürü yok edenlere selam olsun...
Fair-Play ya da dürüst oyun diye adlandırılan bu ahlaki yapı; sporda kurallara uymaktan da öte belli bir davranış tarzını sergileyen bir terimdir. Rakibe saygı ve ona fizyolojik ve psikolojik açıdan zarar vermeme. Rakibi, bir düşman olarak değil, oyunun bir parçası olarak görmek ve çetin mücadelede bile rakibin onuruna saygı duymak ve oyunda hileye ve şiddete başvurmamak olarak tanımlanmaktadır.
“Dünya’da yapılan tüm spor dallarında uygulanan ahlaki sistemlerin ve fair play manifestosunun temel kaynağı; 700 yılı aşkın bir süredir aralıksız süren, dünyanın en eski güreş organizasyonu ünvanına sahip olmasından dolayı da Guinness rekorlar kitabına girme başarısını göstermiş olan “Tarihi Kırkpınar Güreşleri”dir.”
Kel Aliço, Tekirdağ’lı Hüseyin ve Ordu’lunun fair playlik sözleri, uygulamaları ve söylemeleri bile dünyadaki mevcut yerel, ulusal ve uluslararası arenada yaşayan, yaşatılan yüzlerce spor dalına bağlı olarak yapılan binlerce spor müsabakasında görülemeyecek bir spor terbiyesi, edep ve ahlakın ölçüsüdür. Bu fair-play duygusu sadece ve sadece Türk-İslam kültürünün en önemli simgelerinden olan yağlı güreşte yaşanabilecek insani, vicdani ve ahlaki bir değerdir… Dünyada başka hiçbir spor dalında böyle bir ahlaki davranışı görebilmek mümkün değildir. Yeryüzünde var olan hiç bir spor dalında kendi şampiyonluğunu ve ödülünü rakibine emanet edebilecek, verebilecek düzeyde bir fair-play uygulması ve davranışı mevcut değildir.
Yağlı güreşin genleri ve kimliği üzerinde yapılan yanlış operasyon, uygulama, teşhis ve tedavilerin sonucu, ülkemizi “KIRK-PINAR"larından dünyaya fışkıran fair-play duygu ve davranışlarının kaynağı kurutularak, Türk-İslam kültürüyle yoğrulmuş milli spor ahlakımız ve terbiyemizi ihraç eder durumdan ne yazık ki muhtaç duruma düşürüldük.
Yağlı güreşi geleneksel yapısından koparır, batıdan kopya kurallarla yönetmeye çalışırsanız, süre ve puanlama gibi minder kurallarını yağlı güreşe dayatırsanız dünya “fair-play” duygu ve davranışlarının kaynağı olan TARİHİ KIRKPINAR'I ve Türk-İslam kültürüyle yoğrulmuş ATA SPORUMUZA has FAİR-PLAY’İ ve SPOR AHLAKIMIZI yok edersiniz. Yok ettiğiniz bu kulvarda 46 senede değil, 746 sene de geçse de ne bir KEL ALİÇO, ne bir TEKİRDAĞ’LI ne de bir ORDU’LU gibi milli spor ahlakımıza sahip bir güreşçi yetiştiremezsiniz.
Türk-İslam kültürüyle harmanlanıp yoğrulmuş milli AHLAKIMIZ; bugün Fransa’nın, İngiltere’nin, velhasıl batı dünyasının Afrika’da elmas için, Ortadoğu’da petrol için yaptığı sömürü ve katliamlardan bin kat daha değerlidir.
Saygılarımla...
Zekeriya Uzun / Araştırmacı Yazar & Ziraat Yüksek Mühendisi