Nasıl yaşayabiliyoruz güvenmeden, inanmadan?
Baba oğula, oğul babaya, kardeş kardeşe, kadın kocasına, adam karısına, işçi patronuna, seçmen adayına, insan yol arkadaşına, dostuna, sevdiğine güvenmeden, inanmadan nasıl yaşar! İnsan insana sadece çıkarı için ne kadar katlanabilir, doğrusunu bile bile nasıl gülümseyebilir yanlışa, neden sırtını sıvazlar haksızlık edenin, yediği hakların HAK tarafından er yada geç sorgulanacağını unutacak kadar korkusuz nasıl olunabilir!? Aklım almıyor!
Eski bir Türk filminde dolandırıcının her yakalandığında kullandığı bir cümle vardı; "Yaptım ama sor bakalım niye yaptım"
Haydi soralım!
Niye yaptın?..
Çünkü herkes yapıyor ben yapınca mı suç diye düşünüyorsun!
Çünkü bu dünyada yaptıklarının öbür dünyada karşılığı olacağını unutuyorsun!
Çünkü ettiğini bulacağına inanmıyorsun!
Şimdi kazandığın para, mevki, mal, mülk vicdanından, ahlakından, maneviyatından, inancından uzaklaştırıyor farketmiyorsun!
En çok güvendiğin de susanlar! İtiraz ederse, yanlışa yanlış, doğruya doğru derse mesleğinden, itibarından, kazancından edilme endişesiyle görmedim/duymadım/bilmiyorum oyunuyla günü kurtarma telaşındaki ah o susanlar!
Ortaya bir pasta çıkmaya görsün, ite kaka koşturan, ağzına yüzüne bulaştıra bulaştıra yiyen yiyene... Mideleri nasıl alıyor o da ayrı bir soru tabi(!)
Merak ediyorum;
Ne kadar uyuyabiliyorsunuz huzurla? Hiç sadece kendinizi düşünmeden hareket ettiniz mi mesela? Boğazınızdan geçen lokmada helal tadı var mı? Dün aynı yerden baktıklarınıza bugün menfaatiniz uğruna tepeden bakarken gerçekten oraya ait hissediyor musunuz kendinizi? Manevi yükünüzü hangi maddi güçle hafifletebilirsiniz ki?
Her seçim zamanı düzenli olarak düzen bozuluyor. Düzenli olan yol bile bozuluyor. Ama ilk düzenlenen "bu bizden, bu bizden değil!" ayrıştırması!
Her seçim zamanı;
Kaçımıza işe alınma sözü verildi, kaçımız o söze güvenip hayal kurdu, borca girdi, yuva kurdu, bekledi bekledi bekledi... Kaçımız işe alındı?
İşe alındı! Peki kaçımız 5 yıldan fazla o işte kalabildi, kaçımız ev alabildi, evli kalabildi, evladına yetebildi?Kaçımız borcunu o 5 yıla sığdırabildi, kaçımız korkusuz, kaygısız işine gidebildi, işini doğru dürüst kaçımız yapabildi? Kaçımız okey masasından kalkıp memur olabildi? Kaçımıza mutfak tezgahından masa başına getirilerek resmi evrakta imza yetkisi verildi?
Baştan ayağa kadar HAKSIZLIK!
Hakedene hakkını vermeyenler, haketmeyene hak verenler, hakkı olmayanı talep edenler acaba herkesin her şeyin farkında olduğunu ve nasıl göründüğünüzü biliyor musunuz? BİLİYORSUNUZ!
Devlet memurunun siyasi görüşü olamaz kuralıyla büyüdüm ben. Oysa artık görüşü olmayan bırakın devlet memuru olmayı bir baltaya sap bile olamıyor!
Kıran kırana geçen seyri doyumsuz spor müsabakaları, artık sen bizden değilsin git ötede oyna şeklinde komik basit ve çekilmez bir hale gelmiş durumda!
Binlerce kişiye, yüzlerce sorulacak soru var da, ne cevaba inanacak, ne de cevap verene güvenecek haldeyiz.
Son bir soruyla anlaşılabilir olmak adına son bir cümle kurmak istiyorum;
Kaçımız yağlı güreşte pehlivanları izlerken, kim kimin adamı, kimin arkasında kim var, kim kime haksızlık etti, kim sattı kim aldı, kim neydi kim ne oldu, kim bizden kim değil diye sorgusuz sualsiz inanarak güvenerek severek sadece güreş diyerek seyredebiliyor artık?
Siyasete fanatiklik bulaştığı günden itibaren adalet,
spora siyaset bulaştığı günden itibaren de mertlik yok!
Çok üzgünüm...
Hoşçakalın...
N..... Y.....
SADECE GÜREŞ'İN TEK KADIN KÖŞE YAZARI
Admin
