Yalçın başladı yine dereden, tepeden yazmaya diyenleri duyar gibiyim. Nereden çıktı kardeşim şimdi "Yağlı Güreş ve Askerlik" ne alâka diyenler vardır...
Eskiden, çok eskiden er kişiler her daim savaşa hazır bulunmak için güç, kuvvet, teknik, taktik anlamında hazır olabilmek için birbirlerine meydan okur, güreş tutarlarmış. Fakat dediğimiz gibi bu durum çok eskilerde kaldı.
Artık Er'lerimiz, Asker'lerimiz savaşa hazırlık konusunda her türlü modern imkânlara sahip olduğundan er meydanları pehlivanlara, cenk meydanları savaş meydanları Asker'lerimize, Mehmetçiğimize kaldı. Tabii ki; şu söz asla boşa söylenmiş bir söz de değildir. "Her Türk Asker doğar." Vakti geldiğinde, gerektiğinde her Türk hazır Asker'dir.
Lafı çok uzattık biliyorum. Lâkin, az sonra yapacağım benzetme ve örneklerde yanlış anlaşılma olmaması için lafım, sözüm amacını aşıp saptırılmaması açısından konuya direkt girmedim...
Gelelim asıl konuya ki; bu konuyu açtığım anda yağlı güreş ile ilgisi alakası olan herkes ne demek istediğimi anlayacak.
Evet net bir şekilde söylüyorum kardeşim; Yağlı güreş içinde kimse kimseye askerlik yapmasın. Evet bir kez daha tekrarlıyorum; Ata sporumuz yağlı güreşte kimse kimseye askerlik yapmasın. Biz kimse askerlik yapmasın derken, hani net olacaktın hangi pehlivan hangi pehlivana asker oluyor diyebilirsiniz. Ya da pehlivan pehlivana nasıl askerlik yapıyor neden yapsın, er meydanına çıkan her yiğit kürsüye çıkmak için güreşmiyor mu diyenler olur belki. Hayır güreşmiyor, güreştirilmiyorlar. Peki bu durumda kim suçlu. Burada biri suçlanacaksa o suçlu en son pehlivan olmalı. Bana göre burada suçlu olan ya da eksik olan, yetersiz kalan başta siyasiler olmak üzere devletin bu konuda etkili, yetkili tüm mercileri. Spor Bakanlığımız, Federasyon Başkanlığımız ve yöneticileridir.
Ülkemizdeki spor dallarına, kulüplerine, tesislerine, salonlarına, stadlarına baktığımızda devletimizin spora ve sporcuya verdiği desteği biliyor görüyoruz. Ne hazindir ki; bu spor dalları içinde dünyanın en eski sporu olan bin yıllık bir tarihe sahip Ata sporumuz Peygamber sporumuzun ne kadar geride kaldığını görüyoruz.
Ülkemizde, tarihi yüz yılları geçmeyen dışarıdan bize gelen birçok spor dallarının bile Devletimiz ve Spor Bakanlığımızca nasıl desteklendiğini gördüğümüzde Ata, Dede yadigarı Peygamber sporumuzun içler acısı halini görmeyen duymayan işitme engelli veyahut da görme engellidir herhalde. Yağlı güreşimiz adeta kendi öz vatanında üvey evlât muamelesi görmekte. Hal böyle olunca pehlivanlıkta çok iyi olduğu halde, bölgesinde bir yağlı güreş kulübü bulamayan pehlivanlar memleketlerinden çıkıp başka memleketlerde, başka kulüplerde başkalarının verdiği imkânlar ile bulundukları bölgenin pehlivanına askerlik yapıyor, yaptırılıyor. Asker olmak şereftir, onurdur, gururdur. Vatan için, Bayrak için mukaddesat için pehlivanın pehlivana olan askerliği peki ne için?
Üstelik sadece pehlivanlar da değil askerlik yapanlar. Bu camiada paraya askerlik yapanlar, makama makam sahiplerine askerlik yapanlar, bir kesim de var ki; gelen ağam, giden paşam, Vatan hariç her döneme herkese asker...
Dilerim ki; yeni sezonda yeni federasyon ile kimse kimseye asker olmaz. Pehlivan pehlivanlığını yapar. Hakem hakemliğini, usta ustalığını, hoca hocalığını, çırak çıraklıgını, cazgır cazgırlıgını, haberci haberciliğini, yayıncı yayıncılığını, yorumcu yorumculuğunu...
Dilerim yapmaz artık bir kişi, birden çok işi. Dilerim artık Ata sporumuz yağlı güreş de hak ettiği değeri görür; pehlivanlarımızın dünyada bulunmaz eşi.
Saygılarımla...