Sözüm; Yağlı güreş seyircisini pilav ve tatlı peşinde koşan, beleşçi, cahil, görgüsüz, bilgisiz gören kendisini bir şey zanneden zat'a...
Bana bak hemşehrim; Senin beleşçi, cahil, görgüsüz gördüğün seyirci var ya; işte o seyirci olmazsa bu güreş camiasında senin ne adın, ne sanın, ne de cismin okunurdu.
Sen bu sahalarda isim yaptıysan, bir kitleye ulaştıysan, bir yerlere geldiysen, pehlivanlıkla kendinin uydurduğu ustalıkla falân değil, güreş seyircisinin sayfana verdiği destektendir. O seyirci senin sayfanı terk ettiği anda, ya da o sayfa elinden gittiği anda senin bu camiada ne ismin kalır, ne sesin nefesin kalır, ne de resmin okunur.
Bak o senin pilav tatlı peşinde koşan, cahil beleşçi gördüğün o seyirci kim? Sana hatırlatayım. Anlaşılan sen yağlı güreşin kaymağını yiyenler ile içli dışlı olurken, yağlı güreş camiasının bel kemiği temel taşı olan herkesden fazla vefakâr cefakâr seyircisinden uzak kaldın ve bakış açın değişti ve sana bu camiada güç veren aziz seyirciyi unutup güç zehirlenmesine yakalandın...
Bak hemşehrim sana hatırlayayım. Bu aziz seyirci yağlı güreş camiasından en vefakâr en cefakar kitledir. Onlar bin yıldır tribünlerde vefakârca güreşe destek verirken, birileri bu birilerinin içine sende dahilsin, (Vefa-Kar) vefayı kenara bırakıp kâr tarafında bulunuyorsunuz.
Bu aziz seyirci her türlü şartlarda er meydanlarını tribünleri boş bırakmayıp, cefakârca haraket ederken birileri yine o birileri arasında sende varsın (CEFA-KAR) kâr yapan tarafında bulundunuz. Şunu çok iyi belle ki; Senin cahil beleşçi gördüğün bu aziz seyirci senin o lafı sözü yuvarlayarak yaptığın konuşmaları yazdığın yazıları yutmaz. Yok öyle ne şiş yansın ne kebap, yok öyle tavşana kaç tazıya tut mantığı. Zaten yazdığın yazıda kendini ele vermişsin. Konum itibari ile her bilgiye çok önceden ulaşıyorum diye ulaştığın bu bilgiler ışığında kendine yol çizdiğin belli.
Dün yanında durduklarını aldığın bilgiler doğrultusunda güçleri etkileri kalmayacağını anladığın anda anında onlara savaş açıp, gideni öğrenebildiğine göre haliyle geleni ve kalanı da öğrenip anında o safta yer alıyorsun.
Bak kendi kendine rütbe takıp usta geçinen arkadaş; Bu aziz seyirci kim hatırlatayım sana. Kış sezonundan her türlü planını yaz sezonundaki yağlı güreşlere göre hazırlayan, kefen parası bir kenara yağlı güreşin zirvesi Edirne Kırkpınar Güreşleri için ayırdığı para bir kenara, üstelik bu aziz seyirci senin gibi ahbap çavuş ilişkisi ile yolluğunu, yeme içme konaklama masraflarını, cep harçlığını kimsenin cebinden karşılamıyor. Onlar Edirne Kırkpınar Güreşleri başta olmak üzere, yakıtlarını yol masraflarını kendi ceplerinden karşılayarak sabahın üçünde yollara revan oluyor. Gittikleri bölgelerde camilerde, cami avlularında, ıslak çimenlerde çadır kurup sabahlıyor. Sabahın sekizinde tribündeki yerini alıp gerekirse namazını bile tribünde kılıp, yerini kaptırmamak için tuvalet ihtiyacını görmeye bile gitmiyor. Sabahın sekizinden, akşamın sekiz, dokuz, onuna kadar tribünden ayrılmıyor. Yarı aç yarı tok güreş seyrediyor. Sen bir de cazgırların eli öpülesi aziz seyirci söyleminden rahatsız oluyorsun ve birçok platformda da bu söylemden rahatsız olduğunu dile getiriyor, seyirciyi ayakta uyuyan, otele para veren saf yerine koyuyorsun...
Bak hemşehrim; Bu aziz seyirci er meydanlarından elini ayağını çekerse, ortada ne güreş kalır, ne pehlivan kalır, ne de bu camiadan yolunu bulan sizler kalırsınız. Onun için sen bu seyircinin elini öpmekten, onları aziz görmekten imtina ediyorsan hiç olmazsa bu düşünceni sessiz düşünerek yap. Çünkü lafı kalabalığa getirip, arada çaktırmadan seyirciye ettiğin hakareti bu seyirci farkederse işte o zaman bizzat sen elinden oyuncağı alınmış çocuğa dönersin.
Sözüm kime; Sözüm güreş camiasında bukalemun gibi ağır ve kurnaz hareket edene. O kendisini iyi biliyor...
Saygılarımla...